BETAM, İnşaat Sektörü ve İş Gücü Dinamikleri Türkiye 2024 Raporunu paylaştı

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi, İnşaat Sektörü ve İş Gücü Dinamikleri Türkiye 2024 Raporunu paylaştı
BETAM, İnşaat Sektörü ve İş Gücü Dinamikleri Türkiye 2024 Raporunu paylaştı
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM), Gayrimenkul Yatırımcıları Derneği (GYODER) tarafından yaptırılan; İnşaat Sektörü ve İş Gücü Dinamikleri Türkiye 2024 Raporunu paylaştı.
BU ALANI SİZE AYIRDIK
Firmanızın veya Projenizin Doğru Hedef Kitlesine tanıtımına katkı sağlamak isteriz.
Ayrıntılı bilgi ve işbirliği için info@emlakmedya.com‘dan bize ulaşabilirsiniz.
BETAM, İnşaat Sektörü ve İş Gücü Dinamikleri Türkiye 2024 Raporu Yönetici Özeti
İnşaat sektörünün ve özellikle konut sektörünün büyük dalgalanmalara maruz kalmadan etkin bir şekilde işlemesi, gelişmesi için fiyat istikrarı hayati önemdedir. Bunun sebebi her gelir grubundaki hane için alınmak istenen konutun yüksek fiyatlı bir mal oluşudur. Konut, çoğunlukla uzun vadeli kredi kullanılarak satın alınır. Kredi kontratları sabit faiz temelli olduğundan uzun vadeli ve yüksek tutarlı kredi alınırken faizlerin düşük düzeyde seyretmesi gerekir. Bu ise ancak fiyat istikrarı ile sağlanabilir. Fiyat istikrarı sağlandığında konut talebi de nispeten isabetli bir şekilde öngörülebilir. Öte yandan fiyat istikrarı konut arzı için de gereklidir. Fiyat istikrarının bir diğer önemi de inşaat maliyetlerini öngörülebilir kılmasıdır. Yapı izninin alınması ile konutların satışa çıkarılması arasında geçen süre en az 1 yılı bulurken, çoğu zaman 2 yıl hatta üzerine de çıkabilmektedir. Bu süre zarfında maliyetlerde meydana gelen hızlı fiyat değişimleri sebebiyle inşaat firmaları zarar etme riskiyle karşı karşıyadır. Zarar eden firma sayısı arttıkça konut arzı da kesintiye uğrayacaktır. Fiyat istikrarının sağlandığı ve konut talebinin öngörülebilir olduğu bir ekonomide uzun vadede konut piyasasındaki arz ile talep dengeli hareket edecektir.
İnşaat sektörünü diğer sektörlerden ayıran özellikler
BETAM, İnşaat Sektörü ve İş Gücü Dinamikleri Türkiye 2024 Raporuna göre İnşaat sektörünü diğer sektörlerden ayıran üç önemli özellik bulunmaktadır:
- İlki, inşaat projelerinin geçici olmaları dolayısıyla sürekli istihdam sağlamaları mümkün değildir. İşlerin geçiciliği dolayısıyla yevmiyeli çalışan oranı diğer sektörlere kıyasla çok daha yüksektir.
- İnşaat sektörünün ikinci belirgin özelliği; bedensel güç gerektirmesi, ağır çalışma koşullarına sahip olmasıdır. Mesai saatlerinin uzunluğu, hafta sonu çalışma zorunluluğu da ağır çalışma koşullarının parçası sayılabilir.
- Son olarak inşaat sektörü hayati iş kaza riskinin yüksek, sağlık sorunları yaşama riskinin daha yüksek olduğu bir sektördür.
Tüm bu sebeplerle inşaat sektörü mecbur kalınmadıkça büyük çoğunluk tarafından çalışılmak istenmeyen bir sektör haline gelmiştir.
“Çalıştığınız işten genel olarak memnun musunuz?” sorusuna en çok “Hayır” cevabı verilen iki sektör tarım ve inşaat olarak karşımıza çıkmaktadır. En yüksek memnuniyetsizlik oranları, beklenebileceği gibi yevmiyeli kesimdedir. Maaşlı/ücretli kesimde memnuniyetsizlik oranları daha düşüktür.
İnşaatta işten memnuniyetsizliğin uzak ara en önemli nedeni gelir düzensizliği ve inşaat işlerinin kirli, ağır ve zor oluşudur. “İnşaatta çalışmayı düşünür müsünüz?” sorusuna “Hayır” yanıtını verenlere de bunun nedenleri sorulduğunda ise en çok öne çıkan neden işin yorucu olmasıdır. Bu nedeni sırasıyla inşaatta çalışmanın tehlikeli oluşu, tecrübe gerektirmesi ve bu çalışma sahasının yol açacağı olası sağlık sorunları izlemektedir.
Memnuniyetsizlik sonuçları ile uyumlu olarak inşaat sektöründen ayrılmayı en çok düşünen grup, yevmiyeli çalışanlardır. Neredeyse her üç yevmiyeli çalışandan ikisi sektörden ayrılmayı düşünmektedir. Ücretli, işveren ve kendi hesabına çalışanlarda bu oran daha düşüktür. İnşaatın ne ölçüde çalışılmak istenen bir sektör olduğunu tespit edebilmek için inşaat dışında çalışanlara, iş arayanlara ve potansiyel işgücü
mensuplarına “İnşaatta çalışmayı düşünür müsünüz?” sorusu yöneltilmiştir. Bekleneceği üzere bu soruya en çok işsizler “Evet” yanıtını vermişlerdir. Potansiyel işgücü ve istihdamda olanlar içinde aynı oran daha düşüktür.
İnşaatta çalışmak isteyenlerin işgücü piyasası durumuna göre oranları bölge ayrımında bakıldığında ilginç sonuçlar elde edilmektedir. Bölgesel farklar işgücü piyasası durumuna göre büyük farklılıklar göstermektedir. İstihdamda olanlar için en yüksek oran ile en düşük oran arasındaki fark görece az iken, işsizlerde ve potansiyel işgücünde aynı farklar daha yüksektir. İşsizler arasında bazı bölgelerde her iki kişiden biri (Kuzeydoğu Anadolu, Ortadoğu Anadolu, Doğu Marmara, Güneydoğu Anadolu) inşaatta çalışmak isterken bazı bölgelerde (İstanbul ve Batı Marmara) bu oran dörtte bire düşmektedir. Doğu ve Orta Anadolu ve Karadeniz hem kişi başı en düşük gelirlere sahip hem de geleneksel olarak inşaata işgücü sağlayan bölgelerdir. Ülke ortalamasının üzerinde kişi başı gelire sahip nispeten sanayileşmiş/gelişmiş Batı ve Akdeniz bölgelerinde inşaatta çalışma isteği daha azdır. Sosyoekonomik gelişmişlik arttıkça bölge insanının inşaat sektöründe çalışma fikrine mesafesi de artmaktadır.
İstihdamda olan kişilere aileden, arkadaşlardan veya yakınlardan birinin inşaatta çalışmasını isteyip istemedikleri sorulmuştur. Mevcut çalıştığı sektör inşaat olanlara sorduğumuzda inşaatı en çok önerenler, düşük bir oranda olsa da işverenler ve kendi hesabına çalışanlar iken, en az önerenler yevmiyeli çalışanlardır. Maaşlı çalışanlar bu iki ucun ortasında yer almaktadırlar. İnşaatta beyaz yaka işlerin daha çok maaşlı, mavi yaka işlerin daha çok yevmiyeli işler olduğu düşünülürse bu fark şaşırtıcı değildir.
Diğer taraftan, asıl farklılık diğer sektörler ile inşaat sektörünü kıyasladığımızda ortaya çıkmaktadır: Maaşlı çalışanlar içinde, inşaatta çalışmayı önemsediği insanlara önerenlerin oranı diğer sektör çalışanlarında, inşaat sektörü çalışanlarına kıyasla, daha düşük iken, yevmiyeli çalışanlarda tam tersi bir durum söz konusudur. Bu paradoksun kesin sebebini bilmemekle beraber şu yorumu yapmak mümkündür: İşin zorluğunu birinci elden gören ve yaşayan yevmiyeliler muhtemelen işin zorluğunu düşünerek
yakınlarına inşaatta çalışmayı önermezlerken, sektöre biraz uzak olan ve işin zorluğunun tam farkında olmayan kişiler ise muhtemelen inşaat sektöründeki yüksek ücretleri düşünerek yakınlarına bu alanı tavsiye etmektedirler.
Türkiye’de inşaat sektöründe kadın istihdamının payı 2022 yılında yüzde 5 iken, Almanya ve Fransa’da sırasıyla yüzde 14 ve 13, İtalya’da yaklaşık yüzde 10, İspanya ve Polonya’da yüzde 7’nin üzerindedir. Bu kadar yüksek sayıda çalışan kadının tümüyle beyaz yaka mesleklerine mensup olmadığı, olamayacağı tahmin edilebilir. Avrupa’da kadınların, özellikle de vasıflı mavi yaka niteliğindeki kadınların, inşaat sektöründe çalışmaya başlamaları kabaca son 30 yıla yayılan bir süreçtir. İnşaatta çalışan kadın sayısının
artması için AB ülkeleri örneğinde olduğu gibi organize ve yaratıcı çabalara ihtiyaç vardır.
İnşaat sektörünün kadın işgücü için çekici hale gelmesi bir yandan ustalık gerektiren mesleklerde iş koşullarının yeni teknolojiler ve düzenlemeler yapılmasına bağlı olarak daha güvenli kılınmasını, çalışma ortamının kadınlara uygun hale getirilmesini ve inşaata yönelik olumsuz ön yargıların kırılmasını gerektirmektedir.
Türkiye’de inşaat sektöründe çalışmanın zorlukları göz önünde iken (bedensel güç, uzun mesai süreleri, hafta sonu çalışılması, hijyenik olmayan çalışma ortamı vb.) kadınların inşaatta çalışmaları fikrine hemen hemen herkes mesafeli yaklaşmaktadır. Ama konu sendika yöneticileri, firma yetkilileri, erkek ustalar ve inşaat dışında çalışan kadınlarla daha derinlemesine tartışıldığında olumsuz bakışların yumuşadığı gözlemlenmekte; bazı koşullar yerine getirildiğinde kadınların da ustalık gerektiren bazı işlerde çalışabilecekleri, hatta bazı işleri erkek ustalardan daha iyi yapabileceklerine dair görüşler de kendini
gösteriyor.
İnşaat sektöründeki maliyet artışlarının sebepleri
İnşaat sektöründeki maliyet artışlarının en az 2 sebebi olduğu görüşmelerde ortaya çıkmaktadır. Nitekim inşaat sektöründeki maliyet artışlarının ilk sebebi inşaat çimento, beton, demir ve yalıtım malzemeleri gibi temel inşaat malzemelerinin fiyatlarında yaşanan artışlardır. Bu artışlar hem enerji maliyetlerindeki artıştan hem de küresel tedarik zinciri sorunlarından ileri gelmektedir. İnşaat maliyetlerini artıran ikinci sebep ise işçilik maliyetlerindeki hızlı artıştır. İşçilik maliyetlerinin artışında ise 3 faktör önemli bir rol oynamaktadır:
- Deprem Sebebiyle Artan İş Gücü Talebi: İlk faktör, dönemsel bir faktör olarak düşünebileceğimiz deprem sonrası hızla artan konut üretimi sebebiyle işgücüne olan yüksek taleptir. Hızla yükselen talep sebebiyle işçilik ücretleri hızla artmıştır.
- Yurt Dışına Çıkan İnşaat İşçileri: İkinci faktör, Türk müteahhitlerin Avrupa ve Türki Cumhuriyetlerde aldıkları işler sebebiyle işçileri Türkiye’den yurt dışına götürmeleri ve bunun yol açtığı mevcut işçi açığıdır. Yurt dışında çalışan işçiler Türkiye’den daha iyi kazandıkları için yurt dışına işçi akını olduğunu beyan etmektedirler.
- Yapısal Sorun: İnşaat sektöründeki uzun mesai saatleri, çalışma koşullarının zorluğu ve inşaat sektörünün özellikle genç nesiller nezdindeki negatif algısının da işçilik maliyetlerini arttırdığı söylenebilir.
İnşaat sektörünün kazancının diğer sektörlerden daha iyi olmasına rağmen, çalışma şartları ve toplum nezdindeki algısı daha kötü olduğu için özellikle gençlerin inşaat işlerine rağbet etmedikleri beyan edilmektedir. Elbette inşaat işlerinin geçici işler olması ve bu “vadedilen” gelirin aslında kalıcı olmadığı hemen herkesçe bilinmektedir. Nitekim, dönemsel oluşan bu yüksek maaşların kalıcı olmayacağını, inşaat faaliyetleri normale döndüğünde nitelikli mavi yaka için ödenen maaşların da normal seviyelere döneceğini, bu durum geçici olduğu için inşaat şirketlerinin bu duruma katlandığını ifade eden görüşmeciler bulunmaktadır.
İşgücüne duyulan ihtiyacı azaltacak teknolojilerin yaygınlığı sorulduğunda katılımcılar taşıyıcı, kesici, delici makineler dışında ileri teknoloji gerektiren çözümleri düşünerek bunların sektörde pek yaygın olmadığını, yakın zamanda da yaygınlaşmasını beklemediklerini belirtmişlerdir. Bazı büyük firmaların ileri teknoloji kapasitelerinin görece yüksek olduğu belirtilse de maliyet açısından net bir çözüm olarak görmedikleri söylenebilir. Teknolojik çözümlerin tercih edilmemesinin sebebi işgücü maliyetlerinin, teknolojik çözümlere kıyasla, daha düşük oluşudur.
İnşaat sektöründe adından sıkça söz ettiren ve ilgi çeken yeni teknolojilerden biri, belki de ilki, “off-site construction” yani saha dışı inşaat kavramıdır. Geleneksel yöntem olan “on site construction” yani yerinde inşaat yöntemi ile kıyaslandığında pek çok avantajı bulunmaktadır. Bu ve benzeri modern teknolojilerin (çelik konstrüksiyon, modüler inşaat çözümleri, yük taşıma makineleri, saha dışı inşaat yöntemi, duvar kırma makineleri, elektrikli iskeleler) yaygın kullanımının hem “düz işçi / amele” diye tabir edilen vasıfsız işçiye olan ihtiyacı hem de “usta” diye tabir edilen bazı nitelikli mavi yaka çalışana olan ihtiyacı azaltması beklenir. Ne var ki derinlemesine görüşmelerdeki ortak kanaat henüz yakın gelecekte böyle bir durumun oluşmayacağı yönündedir. Mevcut işgücü maliyetleri ile modern teknoloji maliyetleri kıyaslandığında geleneksel yöntemleri tercih etmek daha avantajlıdır.
6 Şubat 2023 tarihinde art arda meydana gelen 7,7 ve 7,6 şiddetinki depremler sebebiyle yeniden yapılması gereken yıkık ve hasarlı bağımsız bölüm sayısının 800 bin civarı olduğu muhtelif kaynaklarda belirtilmektedir. Ortalama 200 bin konutun yapıldığı Türkiye’de sadece 2023 yılında 319 bin konutun devlet eliyle yaptırılması doğal olarak inşaat faaliyetlerini müthiş artırmıştır. Yılmaz’ın (2023) hesaplamasına göre yeniden yapım, tamirat ve güçlendirme maliyeti GSYH’nin yaklaşık yüzde 7,5’ine denk düşmektedir. 2023 yılında faaliyetlerdeki büyük artışa rağmen inşaat sektörünün GSYH içindeki payının yüzde 6’nın biraz üstünde olduğu düşünüldüğünde nasıl bir ek talepten bahsettiğimiz daha iyi anlaşılabilir.
6 Şubat depremleri sonrası tüm Türkiye’de eski binalara olan güvensizliğin artması nedeniyle kentsel dönüşüm projelerine olan talep artmaktadır. Kentsel dönüşüm projeleri, mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi ve modernizasyonu için önemli bir fırsat sunmaktadır. Ancak, bunun için kentsel dönüşüm projelerinin öncelikle riskli yapılarla başlaması gerekmektedir. Ne var ki riskli yapılar çoğunlukla arsa değeri düşük olan bölgelerde yer aldığı için bu bölgeler müteahhitler için emsal artışı olmadan kârlı değildir. Bu sebeple kentsel dönüşüm süreci beklenen daha yavaş ilerlemektedir.
Mevcut Yapı Denetim ve İş Güvenliği Sisteminin iyileştirmelere ihtiyacı var
Kentsel dönüşüm büyük oranda özel sektörün girişimleri ile sürmektedir. Özel sektörün inşa ettiği konut projelerinde, “yap-sat” olarak adlandırılan yatırım müteahhitliği uygulaması yaygındır ve bu yapıda yapı denetimi ve iş güvenliği önemli bir rol oynamaktadır. Mevcut yapı denetim ve iş güvenliği sisteminin yapıların gerekli kontrollerini ve disiplinini sağlamaktan uzak olduğu ve iyileştirmelere ihtiyaç olduğu görüşmelerde ifade edilmektedir.
Derinlemesine görüşmelerde sektörün farklı paydaşları tarafından gündeme getirilen görüşleri de dikkate alarak, neler yapılması gerektiğine dair önerileri aşağıda aktarılmaktadır.
Öneriler sayıca fazla olmakla birlikte, bunlar altı başlık altında toplulaştırılabilir:
A. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücretler:
- İnşaat işlerini fiziksel olarak kolaylaştıracak teknolojilerin kullanımı teşvik edilmelidir.
- Yapı denetim firmalarının seçiminde olduğu gibi denetimi yapacak iş güvenliği firmalarının bir havuz sistemi üzerinden otomatik bir yöntemle atanması, iş güvenliği firmalarının müteahhitler tarafından serbestçe seçilmesinin önüne geçeceği için iş güvenliği denetimlerini iyileştirecektir.
- İnşaat sektörünün riskli ve ağır işler barındırdığı herkes tarafından kabul edilmekle birlikte erken emeklilik imkânı mavi yaka çalışanlara sunulmamaktadır. Mavi yaka çalışanların da yıpranma hakkından faydalanmalarını sağlayan düzenlemeler yapılmalıdır.
- Sektörün toplumdaki olumsuz algısının kırılması için inşaat sektörüne yön veren kişi ve kurumlar çağdaş iletişim yöntem ve araçlarının kullanıldığı bilgi ve deneyim paylaşan tanıtım kampanyalarını, bu alanın profesyonel kuruluşları ile iş birliği yaparak organize etmelidirler.
- Çalışanların iş-yaşam dengesini kurmakta zorlanmayacakları, sosyal hayata ve ailelerine yeterince vakit ayırabilecekleri mesai düzenine geçilmelidir.
- İnşaat firmaları ile çalışanlar bir ücret üzerinde anlaştıktan sonra çalışılan aylar için işçiye tam maaş ödenirken kalan aylar için yarım maaş ödenebilir. İşçinin SGK ödemesi 12 ay yapılmalıdır. Bir firmanın tek başına bu süreci örgütlemesi ve hayata geçirmesi hem zor hem de finansal açıdan riskli olacağı için sektörde faaliyet gösteren firmalar ortaklaşa bir havuz oluşturabilir ve maliyeti ortak karşılayabilirler. İşçiler düzenli gelire kavuşurken firmalar da havuzda yer alan işçileri havuza yaptıkları katkı oranında çalıştırma hakkı elde ederler.
- Sıkı denetimler ile istenilen şartları yerine getirmeyen firmalara ağır cezalar verilirken, şartları sağlayan firmalara ise bazı vergi avantajları sunulabilir.
B. Özel vasıf gerektiren mesleklerde eleman yetiştirilmesi:
- İnşaatta yaşanan usta açığının kapatılması için mesleki eğitim programlarının teşvik edilmesi, mevcut eğitimlerin kalitesinin artırılması ve gençlerin bu alanlara yönelmesi için mesleki statü ve olanakların çekici kılınması gerekmektedir.
- Herhangi bir meslekte usta olarak çalışabilmek için mesleki yeterlik belgesine ek olarak kamu tarafından düzenlenecek sınavda başarılı olma şartı tartışılmalıdır.
C. Kanun ve yönetmeliklerin sıkı şekilde uygulanması:
- Yapı ruhsatları verilirken bütüncül bir bakış açısıyla yerleşim bölgesinin ihtiyaçları ve gerçekleri dikkate alınmalıdır.
- Yapı denetim sisteminin daha etkin çalışabilmesi için bir yandan yapı denetim firmaları daha sıkı denetlenirken diğer yandan bu firmalarda çalışan personelin işe başlamadan önce kamu tarafından düzenlenecek sınavda başarılı olma şartı getirilmelidir.
- Kamunun inşaat ihalelerinde en düşük teklifi veren ihaleyi kazandığı bir sistem yerine belirli kalite kriterlerini de içeren bir kriter listesine göre ihalenin kazananını belirlemek daha iyi sonuç verecektir.
- Yeni bir düzenleme ile yapı denetim firmalarının alacaklarını devletten tahsil etmeleri sağlanabilir.
D. İnşaat sektöründe kadın istihdamının artırılması:
Kadınların inşaat sektöründe daha aktif roller alabilmeleri için öncelikle “kadınlar inşaatta çalışamaz” algısının değiştirilmesi gerekmektedir. Bu algıyı değiştirmeye yönelik ise;
- İnşaat firmalarının kadın istihdamına yönelik iradelerini yazılı, görsel ve sosyal medyada ortaya koymaları gereklidir.
- Bakanlıklar ve yerel yönetimlerin inşaatta kadın istihdamı konusunu sahiplenmesi ve savunuculuğunu üstlenmesi şarttır.
- Kamuoyunda bu konu sık sık gündemde tutulmalıdır. Bunun için inşaatta başarılı kadınları merkeze alan iletişim ve tanıtım kampanyaları düzenli şekilde yapılmalıdır. Bu kampanyalar inşaat sektörüne yönelik olumsuz değer yargılarının kırılması için de gereklidir. İnşaatın belki zor ama itibarlı bir alan olduğu, kadınların da kimi işlerde başarılı olabilecekleri “rol model” kadın ustalar röportajlarla gündeme getirilerek gösterilebilir. Bu konuda kısa film, belgesel, çizgi film yapılması da düşünülebilir.
- Bununla birlikte şantiyelerde erkek çalışan yoğunluğunun devam edeceğini ve toplumsal algıların hemen değişmeyeceğini öngörmek ve ona göre hareket etmek gerekir. Bu soruna yönelik özel araştırmalar yapılmalı ve arama konferansları düzenlenmelidir.
Mavi yaka tabir edilen işlerde çalışan kadın sayısı neredeyse yok denecek kadar azdır. Beyaz yaka işlerde ise kadın sayısı düşük olmakla birlikte, diğer ülkelere kıyasla çok da düşük olduğu söylenemez. Esas sorun kadınları ustalık gerektiren işlere çekebilmektir.
Çözüm önerileri aşağıda sıralanmıştır:
- İlk akla gelen çözüm önerisi kadın işçi / yönetici çalıştıran inşaat şirketlerine bazı vergi muafiyetleri (SGK, KDV gibi) sağlamaktır.
- Bir diğeri kamunun finanse ettiği ve / veya belli bir büyüklüğün üzerindeki inşaatlara kadın çalışan kotası getirmektir.
- Üçüncü öneri çalışma ortamının kadın dostu olacak şekilde dönüştürülmesidir. Bunun için mevcut durumdaki cinsiyetçi ve ayrımcı pratikler cezalandırılmalı, iyi örnekler ödüllendirilmelidir.
- Ancak tüm bu çözümler hayata geçirilse bile kadınların kendiliğinden inşaat sektörüne yönelmeleri beklenmemelidir. Bu da bizi son ve dördüncü öneriye getiriyor: Kamuoyunda farkındalık yaratılması diğer ifadeyle çalışma koşullarında iyileşmeler konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekir. Bu bilgilendirme ancak sektör derneklerinin, devletin ve yerel yönetimlerin yukarıda belirtilen genel tanıtım kampanyalarına paralel olarak doğrudan potansiyel kadın işgücünü hedef alan tanıtım kampanyaları ile yapılmalıdır.
E. Konut piyasası etkinliğinin artırılması:
- Modern inşaat teknolojilerine yatırım yapan şirketlere bir takım vergi kolaylıkları veya KDV muafiyetleri sağlanabilir.
- Modern inşaat teknolojilerine yatırım yapan şirketlere kamu ihalelerinde öncelik tanınabilir.
- Kamunu yaptırdığı ya da finansmanına katkıda bulunduğu yapılarda modern tekniklerin kullanımı şart koşulabilir.
- Dar gelirliler için mülkiyeti merkezi ya da yerel idareye ait yaşanabilir, dayanıklı ve ekonomik sosyal konutlar üretilmelidir. Bölge düzeyinde gelir farklılıkları olduğu için kesin bir sınır güç olmakla birlikte toplam hane geliri belli bir eşiğin altında olanlar (mesela üç asgari ücret gibi) sosyal konut hakkı elde edebilir.
- İstanbul başta olmak üzere konut ihtiyacı olan illerde âtıl durumdaki yapı stokunun envanteri çıkarılarak sağlam olanları kamu tarafından kiralanarak dar gelirlilerin kullanımına sunulması konut piyasasındaki dalgalanmaları belli oranda törpüleyecektir.
- Yüksek enflasyon ortamında uzun vadeli ve düşük maliyetli konut kredileri için kamunun maliyeti belli oranda (yüzde 30 gibi) karşılaması düşünülmelidir.
- Kamunun faiz desteği ancak sınırlı sayıda hane için çözüm olabilir. Konut sorununun esas çözümü konut piyasasının etkin işleyişi ile çözülebilir. Bu da ancak düşük enflasyon ile mümkündür. Geçmiş tecrübeler Türkiye’de yüzde 5-6 civarında istikrarlı şekilde seyreden bir enflasyon oranının gerekli olduğunu bize göstermektedir.
F. Toplumla iletişimde hamle:
- Teknik eleman olmanın önemi firma yetkilileri tarafından meslek liseleri ve üniversitelerin ilgili bölümlerine gidilip anlatılmalı, kendi firmalarında staj ve istihdam imkânları sunularak bu meslekler özendirilmelidir.
- İnşaat sektörüne yönelik her iyileştirmenin toplumda karşılık bulabilmesi için kamuoyunda farkındalık yaratılmalıdır. Bunun için yapılan iyileştirmeler kamuoyuna yazılı ve görsel medya, dijital platformlar aracılığı ile iyi anlatılmalıdır.
Editörün “İnşaat Sektörü ve İş Gücü Dinamikleri Türkiye 2024 Raporu” ile ilgili değerlendirmesi
2024 Aralık konut satışları 212 bin 637 oldu

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2024 yılı Aralık ayı Konut Satışı İstatistiklerine göre, 2024 Aralık konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 53,4 artarak 212 bin 637 oldu. Aynı şekilde Türkiye genelinde 2024 Kasım ayında 153 bin 14 adet konut, 2023 yılı Aralık ayında ise 138 bin 577 konut satılmıştı. Dolayısıyla TÜİK verilerine göre, Aralık ayında konut satışları bir önceki aya göre yüzde 39 oranında arttı.
2024 yılı Gayrimenkul Satışı 3 milyon 65 bin 872 adet oldu.

Türkiye genelinde 2024 yılı Gayrimenkul Satışı 3 milyon 65 bin 872 adet oldu. Aynı şekilde elde edilen tapu harcı geliri 96 milyar 133 milyon lirayı aştı. Zira geçen sene tapu dairelerinde yapılan işlem sayısı 18 milyon 726 bin 979 oldu. Nitekim bu rakam, önceki yıl 18 milyon 285 bin 900 seviyesindeydi.
TÜİK, Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri 2024 verilerini açıkladı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri 2024 verilerini açıkladı. Zira Türkiye’de ev sahipliği oranının azaldığı görüldü.
Kaynak; Insaat-Sektoru-ve-Is-Gucu-Dinamikleri-Turkiye-2024.pdf
Düzenleyen; İnş. Müh. Mithat GÜNEY, PMP